Logo

Bir Çırağan Sarayı Masalı

'Çiçek ve Müzik Aşkı' döneminin simgelerinden aynı zamanda eğlence ve kültür parlaklığı döneminde hükümdar III. Ahmet tarafından damadı vezir-i azam İbrahim paşaya hediye edilen mülk, yalı olarak yine III.Ahmet'in kızı olan eşi Fatma Sultan için inşa ettirilmiş. Farsça'da ışık anlamına gelen Çırağan ismini alması ise Lale Devrinde burada düzenlenen meşale şenlikleri sebebiyleymiş.

Hem Sultan II Mahmut hem de Abdülmecit döneminde yıktırılıp tekrar inşa edilen saray, Abdülaziz döneminde yenilenmiş.II Abdülhamit ve V. Murattan sonra 1909 yılında meclisi mebusan olarak kullanılmış. 1910 yılında ise yanarak büyük bir kısmı kül olmuş olan sarayın harabeleri I.ci Dünya savaşında, İstanbul'un işgal altında bulunduğu dönem içerisinde 'Bizo Kışlası' ismiyle bir Fransız istihkam kıtasına ev sahipliği etmiş.

 

1930'da Saray'ın bahçesi, Beşiktaş Futbol Kulübü tarafından ağaçlar kesilerek "Şeref Stadı" adiyla bir futbol sahası haline getirilmiş.1987 yılında otel olarak kullanılmak amacıyla  restorasyonuna başlanan binanın uzun süren tasarım ve inşaat çalışmaları sonrasında 1990 yılında "Çırağan Sarayı Oteli, 1992 yılında ise Tarihi Saray kısmı hizmete açılmış.

Bundan sonra yapılan renovasyon ise 20 Nisan 2006'da bitirilip Saray süitleri tamamen yenilenmiş. Çırağan Sarayı bu gün bulunduğu haline ulaşana kadar dört beş defa yıkılıp yeniden yapılmış. #Bumerangdeneyimgunleri kapsamında bu etkinliğe seçilen 10 blogger, işte yukarıda tarihçesinin kısacık özetini verdiğim Çırağan Palace Kempinski, İstanbul'da biraraya geldik.

İstanbul' da yaşanan bitmez tükenmez trafik sorunundan dolayı etkinliğe yetişememek endişesi ile erkenden yola çıktım. İlk giden ben oldum tabii ki.. Asya kıtasından Avrupa'ya geçiş hiç belli olmuyor.  İyi ki de erken gitmişim Gazebo Lounge'da muhteşem manzara eşliğinde mis kokulu çayımı yudumlarken yanında getirdikleri muhteşem scone, pasta tabağı ve sandviçlerin lezzeti uzun süre aklımdan ve damağımdan gitmeyecek.

Saat 17.00'yi biraz geçe tüm blogger arkadaşlar gelmişti. Uzun bir masa etrafında sunulan çay ve kahve ikramı ve tanışma sonrası sarayda büyüleyici, küçük bir gezintiden sonra trüf yapmak üzere çikolata atölyesine doğru yürümeye başladık.
Çırağan Palace Halkla İlişkiler Direktörü Çiler İlhan, Pazarlama Müdürü Lara Otru,  Halkla İlişkiler Yöneticisi Cansu Bas ve Bumerang ekibi Ahmet Erten, Hilal Şimşek'de bizimleydi.

Birçok ödül sahibi ve Madonnadan tutun David Beckham'a kadar bir çok ünlünün çikolata ve pasta şefi, gözleri ışık ışık William McCarrick ile karşılaşır karşılaşmaz hepimizin heyecanı görülmeğe değerdi. Bizi yüzlerinde tatlı bir gülümsemeyle karşılayan Şef ve ekibi ile kocaman çalışma masasının etrafında toplandık. Kendilerini bizlere tek tek tanıttıktan sonra masa üzerinde bizler için hazırlanan malzemeyi de tanıttılar.

Bu kocaman mutfakta, büyük bir özen ve heyecanla birbirimize yardım ederek önlük ve ahçı şapkalarımızı takarak işe başladık. Ve tabii tüm bunlar olurken bol bol da resim çekmeyi ihmal etmedik.. Blogger olmak böyle birşey  işte. Ve işte tüm ekip imza çikolata 'Tuğra Trüf'ü yapmaya hazırız artık! 

Çikolatanın nasıl yapılacağını bize anlatırken, kakao ağaçlarından nasıl ve ne kadar  kakao elde edildiğini de kısaca anlatan ve arada bizlere de sorular yönelten şef anlattıkça, bildiklerini bizlerle paylaştıkça daha da keyifleniyordu sanki.

Önümüzde bizler için önceden hazırlanan çikolata kalıpları vardı. Ben mari usulü eritilerek içine baharatlardan birer çimdik konan çikolata ve kremadan meydana gelen karışım, sıkma poşetlerine kondu ve kalıplar bu karışımla doldurularak işe başlandı, sonra geri kalan çikolata da eritilerek çikolata topları bu karışıma batırıldı. Toplar son olarak da tarçınla tanıştırıldı. Tarçın dolu bir kap içinde yuvarladığımız çikolatalarımızı çevire çevire tarçına buladık..Tarçın ve çikolatanın uyumu....Anlatılması çok zor, mutlaka denenmesi lazım...Sertifikalarımızı alıp, gurup resimlerinin çekimi biter bitmez muhteşem boğaz manzarası, yüksek tavanları, süslemeleri ve çok özel dekorasyonu ile göze çarpan Tuğra Restaurant ve Lounge'a geçtik. Bizim için özenle hazırlanan masada keyifli bir akşam yemeği için yerlerimizi aldık. Özenle seçilmiş, şık tabaklar, kadehler ve birbiri ardına gelen şef Ahmet Kara imzalı sunumlar ile orada kendimi çok özel hissettim.

Klasik Tuğra sunumları içinde nar ve köz patlıcanlı sunum ile gül sulu kavun ve peynir unutulacak gibi değildi. Bu iki tadımlık benim favorim oldu. Digestive Demirhindi şerbeti ise tek kelime ile mükemmeldi. Arkasından gelen Piruhi'yi, Kuzu Külbastı ya da Fırında Pazı Yaprağına Sarılmış Orfoz seçeneği ve Sultanların Tatlı Tabağı takip etti. Ilık, Bademli İrmik Helva, Ev Yapımı Baklava, Manda Kaymaklı Fırında  Ayva'dan oluşan sultan tatlılarından sonra çay, kahve ve lokum'la nihayetlenen bu davet unutulmazlar arasına çoktan girdi bile.

Bugün'ün gerçekleşmesinde emeği olan herkese bir kez daha teşekkürler.

masal01
masal02
masal03
masal04
masal06
masal05
masal07
masal08
masal09
masal10
masal11
masal12
masal14
masal15
masal16
masal17
masal18
masal19
masal20
masal21
masal22
masal23
masal24

 

 

Tüm hakları saklıdır.